Kızım benim. Bende şimdi sana doğum hikayeni yazacağım, ne zaman okuturum, ne zaman anlayacak kadar büyürsün bilmiyorum. Çok uzun bir zamanmış gibi geliyor ama seninle günler öyle çabuk geçiyor ki daha dün sanki 4 haftalık hamile olduğumu öğrendiğim gün!
Evet 8 Mart 2011 Dünya Kadınlar Gününde öğrendim hamile olduğumu. Eve gelmiştim, gelirken de içim içimi yediği için hamilelik testi almıştım bir tane. Bir yandan "yok canım değilimdir" diyordum, bir taraftan da "ya hamileysem?". Bir müddet bekledim ve testi yaptım. Banyoda bıraktım ve tekrar beklemeye başladım. Hatta o bekleyiş esnasında bir yazı yazdım onu da daha sonra paylaşırım. Sonuca bakmak için banyoya gittiğimde sonucun Pozitif olduğunu gördüm ve o an aynada gördüğüm surat ben değildi! Başka biriydi. Yüzümde tanımadığım bir ifade. Sevinç mi üzüntü mü kaygı mı? Bilmiyorum, korkuyordum. Bir yandan gülmek, bir yandan da ağlamak istiyordum. Çift çizgi, çift çizgi deyip durdum kendi kendime.. Baban evde değildi, dersi vardı o akşam 9a kadar. Hemen gidip bir test daha almalıydım kontrol için baban gelmeden. Giyindim, nöbetçi eczaneyi öğrendim ve tam kapıdan çıkacakken kapı çaldı. Baban! Ne diyecektim? Süprizzz hamileyim! Hayır diyemedim. Sen işte böyle şok ettin beni! Eczaneye gitmemiz gerektiğini söyledim, "neden" dedi baban. "Gel" dedim banyoya götürdüm, bir yandan da mahçup bir şekilde gülüyorum. Testi gösterdim, "Hamileyim" dedim, baban bana sarıldı "canım tebrikler" dedi ve ben ağlamaya başladım.Neden? Bilmiyorum, korkuyordum. Anne olabilecek miydim? Başarabilir miydim? Bu düşünceler yüzünden çok korkuyordum. Bir canlı getirecektim dünyaya, yapabilir miydim? Benim içimde yeşerecek bir canlı, hatta tohumları atılmıştı bile ve o artık bir canlıydı! İnanamıyordum (daha bir çok kez yazacağım gibi).
İşte hamile olduğumu böyle öğrendim.
Daha sonra baban herkesi arayıp haber vermek istedi. Ben doktora gidip kesinleştikten sonra söylemek istiyordum ama dinlemedi. Anneleri arayıp güzel haberi verdi.
Ertesi gün Teyzenle doktora gittik ve seni ilk kez gördüm. Yani keseni:) İçinde bulunduğun keseyi. Minnacık bir noktaydın ama ordaydın. Benim noktamdın. Daha sonra benim balığım oldun. Daha sonra fasulyem...Ve büyüdükçe, ellerin ayakların yüzün şekillendikçe her doktor randevusunu iple çeker olduk. Hatta sırf seni ultrasonda görmek için bile babanla doktora gittiğimiz bile oldu:)
Çok kaygılandım ilk zamanlarda. Çok yoğun çalışıyordum, sürekli araba kullanmak zorundaydım, sürekli hareket etmek zorundaydım. Seni kaybedicez diye çok korktuk ilk 3 ay.
Ama sen güçlüydün kızım, sımsıkı tutunmuştun bana ve bende sana.
Cinsiyetini 29 Nisan Dünya Dans Gününde öğrendik! 12. haftada detaylı ultrason için gittiğimizde Dr. Altan Bey "Kız" dedi! Biz hep kızımız olsun istiyorduk babanla. Çok söylemiyorduk ama hep kız olasın diye içimizden geçiyordu. Allah sesimizi duymuştu. Kızımız olacaktı! O an havalara uçacaktım. İlk teyzeni aradım haberi vermek için. Sonra babanda bende işlere koştuk ayrı ayrı.
Yaz tatili başladığında seninle keyifli günlerimiz de başladı kızım. Müzik dinletiyordum sana, ve bende sarkı söylüyorum. Çünkü daha anne karnındayken sesleri tanımaya başlıyormuşsun. Ve dinlediğin müzikleri doğduğun zaman dinlettiğimde anne karnındaki zamanını hatırlayıp huzurlu oluyormuşsun. Babanla sana bir şarkı bile kaydettik kısacık. "Annesi onu çok babası onu çok herkesler onu çok severmiş öpermiş"
İlk karnımda hareket edişini hatırlıyorum, minik bir kelebek kanat çırparmış gibi. Ve daha sonraki güçlü hareketleri. Elerini ayaklarını karnımın içinde oynatışların o kadar güzeldi ki kızım. Dışardan dokunduğunda baban ilk kez Temmuz ayında hissetmişti senin hareketini. Ooooo demişti. Çok heyecanlıydık ikimizde.
Sana Ağustos ayında araba aldık, sadece araba değil tam takım bir travel set! Bembeyaz aşık olmuştum bu bebek arabasına ve senin olmalıydı. Baban hemen aldı. Şimdi karşımda o arabanın içinde bembeyazlar içinde uyuyorsun bir tanem!
Eylül ayında ise sana harika bir bebek odası aldık. Onu da baban seçti ve ben odana da aşık oldum.
Seni en geç 8 kasımda bekliyorduk ve o tarih bayrama denk geliyordu. Dr. Arzu hanımda bayramda tatildeydi. 1 hafta önce gelmen için dua etmeye başladım ekim başında.
Daha çok dua edecektim çünkü böbreklerimde büyüme olmuştu ve 38. haftada çok şiddetli ağrılarım başladı. Doğum sancısı olduğunu zannedip gece yarısı hastaneye gitik ve doğumhane olduğunu sonradan öğrendiğim bir odada beni muayene ettiler. Ama yanlış alarmdı. Ertesi gün 29 Ekim Cmt günü hastaneye tekrar gittim ve "Arzu Hn. napıcaz" diye sordum, Ağrılarım çoktu, belki "istersen sezeryane alalım" der diye sormuştum. Ama o "beklicez, dua et bir an önce gelsin" dedi. O gece benim sırtımı göğsümü vickslediler sardılar sıcacık yatırdılar. Terledim uyudum. Uyandığımda altıma kaçırıyordum. Böbreklerim şiştiği için tutamayıp yaptığımı düşünmüştüm. Tuvalete koştum ama bir taraftan da acaba suyum mu geldi diye düşünüyordum. Ananene sordum bilmiyordu. Biraz daha bekledim hala altıma yapmaya devam ediyordum. Biraz daha bekledim ve artık suyumun geldiğini anladım. Yavaş yavaş sancım da başlamıştı o 1 saatlik bekleyiş içinde. Hastaneye gidiyoruz canım" dedim babana. "Tamam şimdi napalım" dedi uyku sersemliğiyle:) Canım bunlar doğum sancısı hastaneye gidiyoruz dedim. Ve anneannenle dedin uyandırıp hastaneye gidiyoruz dedik. Kapıdan hepimiz çıktık ama babanla deden telefonlarını almak için geri döndüler anneannen asansörün arasında bende içinde bekliyordum. Asansör otomatik kapandı ve ben aşağıya tek başıma indim. Aynada kendime baktım, haydi Ebru dedim ve bu sefer doğum sancısı olsun diye dua ettim.
Yolda çantamdaki hurmayı yedim doğumu kolaylaştırdığı için. Açıkçası bütün hamileliğim boyunca her sabah ben nasıl doğurucam diye düşünen benim, doğuma giderken aklımın ucundan bile nasıl doğurucam diye geçmedi. İçim çok ferahtı, hiçbir kötü düşünce yoktu. Bir an önce seni kucağıma almanın inanılmaz hissi vardı içimde.
Hastnaye gittiğimizde beni yine doğumhaneye aldılar ve sancıma baktılar. Evet doğum sancılarıydı. Odaya aldılar bu sefer ve bekleyiş başladı. Teyzenler geldi o esnada. Teyzen uyanıp apar topar evden çıktığı için tansiyonu düşmüş olsa gerek, bayıldı! "Sancıyı ben çekiyorum, bayılan sensin" diye dalga geçtik sonradan...Baban tüm o sancılar esnasında yanımda elimi tutuyordu. Bana "nefes al çalıştığımız gibi, aferin, geçicek" diyordu. Ve sonra doğumhaneye gitme zamanı geldi ve baban yine yanımdaydı, o da benimle doğuma girdi. Sürekli elimi tuttu başımı okşadı. Bana güç verdi. Bütün korkularım gitti. Sadece bir an önce Doğa'm doğsun istiyordum.
Dr. Arzu hanım geldiğinde sen artık dünyaya gözlerini açmaya hazırdın. Saat 06:55! "Haydi Ebru şimdi" dedi Arzu hn. iki kere ve işte sen! Karşımdaydın! Hiçbirşey duymuyor gibiydim. Ağladığını falan duymadım bile. İnanmıyorum! İnanmıyorum! diye bağırıyorum. İşte başarmıştım, seni doğurmuştum. O an tek düşündüğüm buydu. Ve sol tarafa seni yatırdılar gözlerim sana kilitlendi. Sanki başka bir zaman geçmiştim. Herşey olup bitiyordu ve ben kilitlenmiştim. Doğmuştun işte, kızım doğmuştu. Babanı dışarı aldılar o esnada. Seni temizleyip benim sol kucağıma yatırdı hemşire. Sadece bakabildim sana, ve nihayet hemen emzirebilir miyim diye sordum. Sana hemen huzur vermeliydim. Çok zor yollardan geçmiştin çünkü:) Birazdan odaya getiricez şimdi yıkayacağız dediler. Peki dedim, aldılar ve beni de biraz sonra odaya çıkardılar. Baban dışarı çıktığında herkes birbirine sarılıp ağlıyormuş (anneanne,dede,teyze,enişte) tabii babanda gözleri nemli nemli çıkmış dışarı. O anı da görmek isterdim:)
Seni beklerken zaman geçmedi. Ne zaman getirecekler, haydi artık deyip durduğumu hatırlıyorum. Bir yandan da hem böbrek ağrılarının hemde doğumun verdiği ağrılardan çok halsizdim. Ama o kadar mutluydum ki! Yeniden doğmuştum. Bütün enerjim seni kucağıma verdiklerinde geri geldi. Öyle bir güç geldi ki uykusuzluk vs. hiçbir şeymiş dedim.
Seni verir vermez o tombalak yanaklarına, dudaklarına baktım ve aynı ultrason resmindeki gibi olan burnuna. Çok tatlıydın, çünkü benimdin, bizimdin...İşte artık kucağımdaydın! Hep olacağı gibi seni sarıyordum.
Sen bizim en kıymetlimizsin... Kızımızsın Doğa Selvimizsin. Seni çok seviyoruz.